Bugun...
SON DAKİKA

BİZMİ BİZİ YARATANA TABİİ OLACAGIZ? YOKSA BİZİ YARATANMI BİZE?

 Tarih: 16-05-2025 17:15:00
Mehmet TÜRKER

İslâmî dönemde ortaya çıkmış bir terim olan cahiliye, “bir konuda doğru olanın tersine inanma” ve “ yapılması gerekenin tersini yapmayı” ifade etmesinin yanında, Kurân-ı Kerîm’de gerekse hadislerde Cahiliye özelde Arapların genelde tüm insanların, İslâm’dan önceki, İslam’a aykırı inanç, tutum ve davranışlarını ifade eder. Bu inançların hâkim olduğu zamana da cahiliye cağı/zamanı denir.


İşte öyle bir zamanda bir kişinin babası öldürülür. O kişi babasının katilinden intikam almak için silahı olan kılıcını, okunu ve yayını alır yola düşer. Dininin gereği olarak Allah adına söz söyleme yetkisine sahip olduğuna inandığı putun onayını almak için ya da yapacağı öldürme eyleminin sorumluluğunu üzerinden atmak, vicdanını rahatlatmak ve oluşacak toplumsal tepkiden kurtulmak gibi sebeplerden dolayı ibadethanesine(put haneye) uğrar. Tanrısının babasının intikamının alınmasına razı olup olmadığı putun üzerine asılmış ok torbasından çıkacak sonuca göre bilinecekti. Put görevlisine ok çekmesi için para ödendikten sonra, görevli tarafından putun önünde bulunan torbadan evet-hayır-boş oklarından birinin çekilmesini gerekecektir. Evet, çıkarsa putun, dolayısı ile inandığı ilahların/tanrıların o işi onayladığı, hayır çıkarsa onaylamadığı bilinecek, ok boş çıkarsa çekiliş yenilenecektir. Bu işlem üç sefer tekrar edilecektir. İki ve daha fazlası hangi ok çıkarsa çıksın, kişi inancı gereği ona uymak, kararı kabul etmek zorundadır.


İlk çekilişte hayır oku çıkar, putçu bunu saymayalım der, ikinci ve üçüncü çekilişi yapar. Ne var ki her üç çekilişin sonucu da aynıdır.  Çıkan hayır okları ona babanın katilinden intikam almana inandığın tanrılar izin vermiyor mesajı verir. Putun huzurunda çekilen okun neticesinde çıkan sonuca adam kızar, çünkü beklediği/arzuladığı/istediği sonuç çıkmamıştır. Bunun üzerine ok çantasını kutsal saydığı önünde secde ettiği putun kafasına geçirir ve şöyle çıkışır: Tabi öldürülen senin baban değil benim babam, sen ne dersen de işte gidiyorum babamın katilinden intikamımı almaya!


Bu hikâyenin sonunda belki yüzümüzde bir tebessüm oluşmuş olabilir. Yüzümüzde tebessüm oluşmasını sağlayan bu hikâyeyi biraz irdelersek, aslında yüzümüzde tebessüme sebep olan bu tavrın, kişinin dini ile olan bağlantısının samimiyet derecesini, ölçüsünü görmüş oluruz. Hikâyenin kahramanının sergilediği ilk tavırdan hareketle, inandığını söylediği tanrısının/ilahinin onayını, hoşnutluğunu almayı düşünen inançlı bir dindar profili çizdiğini görürüz.


Lakin çekilen oklar adamın iç dünyasında beklediği tavrı onaylamayınca işler karışıyor. Çünkü adam inandığını söylediği tanrısına/ilahına/putuna tabii olmak için müracaat etmediği gerçeği ortaya çıkıyor.  Adam kendi kafasındaki hareketin/işin inandığı kutsal tarafından onaylanmasını bekliyor. Sergilediği davranış ile O benim isteklerimi onaylarsa ancak ben ona inanırım şeklinde bir imana sahip olduğunu ortaya koymuş oluyordu. Yaşanan olay adamın işime geldiği sürece tabi olurum şeklinde bir imana sahip olduğu gerçeğini göz önüne sermişti.


Müslümanların yaşantılarına baktığımız zaman hikâyenin kahramanından sanki hiçbir farkımız yok gibi görünüyor. Allah-u Teâlâ namaz kıl der, Müslümanların çoğu vaktim yok der, lakin kahve köşelerine, televizyon ve bilgisayar karşısına ya da telefonlara bir sürü vakit bulurlar. Allah oruç tut der, Müslümanların bir anda migreni ve açlık krizleri tutar. Allah sevdiğini söylediğin kutsal kabul ettiğin kitabını oku der, Biz Müslümanlar ise kuran-ı kerimi okumak yerine Tiktoklar, Facebook’lar, YouTube’ler okuruz.


Velhasıl kelam, hikâyedeki adam babasının intikamını almak adına, kutsal kitabını(ok torbasını) inandığı tanrısının/ilahının kafasına geçirir. Biz Müslümanlar hangi Dünyevi sebeplerden dolayı inandığımızı söylediğimiz kuran-ı kerimin, Allahın resulünün bizden istediklerini Allah-u Teâlâ’nın kafasına geçiriyoruz?... 

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI