Bugun...

DOĞUMDAN ÖLÜME YALANLA KUŞATTIĞIMIZ HAYAT

 Tarih: 10-04-2025 14:14:00
Mehmet TÜRKER

İblis tarafından ilk olarak insanoğlunun gündemine sokulan (2/36) Aldatmak ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz, doğru, gerçek olmayan, uydurma, asılsız (söz, haber vb.) anlamları içinde barındıran yalan kadar, insanlar tarafından sevilen ve kullanılan iblisin bir başka silahı olmasa gerek. İşin ilginç tarafı İblisin Âdem babamızı ve Havva annemizi Allah-u Teâlâ karşısında mahcup etmek ya da değerini düşürmek adına kullandığı bu metot, Hz Âdem’in nesli tarafından o kadar sevildi ki insanlar arasında doğumdan ölüme kadar her yerde kullanmaya başladı.

 

Bir çocuğun yalanla tanışması daha ana baba sulbünde iken, Allaha yalvarıp  “Bize iyi (sağlıklı) bir çocuk verirsen elbette şükredenlerden olacağız” diyen bir ebeveyn ile başlar. Çünkü bu duanın neticesinde Allah’a onlara çocuk verdikten (7/189) sonra sanki ‘ yalvarıp yakaran söz veren onlar değilmiş gibi, bırakın şükretmeyi çocuk sahibi olduktan sonra sözlerini unutup birde Allaha şirk koşmaya başlarlar(7/190). Dua eden çocuklarına Allah din öğreteceğini söyleyen vaat eden anne baba gitmiş, yerine evladına varsa yoksa dünya hayatına hazırlayan bir anne baba gelmiş. Çünkü artık onlara göre Üsküdar geçilmiştir. Buda yetmezmiş gibi, çocukluk zamanında terbiye adı altında dinden diyanette uzaklaşmasını sağlayacak yalanla bizzat yüz yüze gelir. Güya terbiye etmek adına yakan, taş kesen, Yunan mitolojisinde var olan bir İlah imajı ile terbiyeye başlanır.

 

Ergenlikle birlikte dişlerine kan değen vahşi hayvan misali yalanın dayanılmaz cazibesini fark eden dünün çocukları, Öğretmenim elektrikler kesikti, sular akmıyordu, ödevimi evde unuttum cinsinden yalanlarla çıraklık dönemini geçirirler. Kalfalık dönemini ise evlilik öncesi ilişkilerde geçer. Bu dönemin geçişinde modern çağın felaketini hazırlayan sosyal medya ve evlilik öncesi gençlerin birbirini tanısın diye icat edilen flört akımı etkili olur. Gençler karşı cinsi etkilemek için olmadıkları bir kimliğe bürünürler. Bir nevi aynı ebeveynleri gibi atı alan Üsküdar’ı geçti diye düşünürler. Oysa cicim ayları bitince, sahtekârlıkla/yalancılıkla oluşturulan kişilikler, imajlar bir bir dökülmeye başlar. Ondan sonra gelsin kavgalar, gelsin aldatmacalar, gelsin boşanmalar.

 

İş ve ticaret hayatımız da aynı flört zamanındaki gibi yalanlarla dolanlarla kuşatışmış vaziyette. Müslüman kimliğimiz işimize ticaretimize yön vereceğine işimiz ticaretimiz Müslümanlığımıza yön verir oldu. Üç kuruş daha fazla kazanma adına yalanın her türlüsü ticaretin bir parçası olarak sayılmaya başlandı. Gâvur dediğimiz elin adamı kutsal günlerinde halkına ucuz ürünler yedirip içirmek için indirim yaparken, Müslüman olduğu ile övünen ülkemizde ise dini günler ve bayramlarda ortada fol yok yumurta yokken zam üstüne zam yapar olduk. İşin garip tarafı onlara gâvur deriz ve cehenneme göndeririz de, gâvurdan çok gâvurluğumuza rağmen kendimizi, Firdevs cennetlerinde hayal ederiz.

 

Yalancılık o kadar benliğimize işlemiş ki ölüyü uğurlarken bile yalan söylemekten utanmayız sıkılmayız. Hoca mevtanın başucunda cemaate dönerek (Hoca bari burada yalan söylemeyin demez/diyemez)  ölüyü nasıl bilirdiniz diye sorar. Hep bir ağızdan iyi bilirdik sesi ile ortalığı inletiriz.

 

İşte insanoğlu böyle bir varlık. Doğumdan ölüme kadar geçici dünya hayatı uğruna bile bile yalan söyleyerek hesap günü kendisini zor duruma sokmayı becerebiliyor.  Allah-u Teâlâ’nın yalan söylemenin uhrevi cezalarını onlarca ayette bildirmesine (45/7) ve yalanın insanı iblisleştirdiğini bilmemize rağmen bu huyumuzdan vazgeçmeyiz.  Atı alıp Üsküdar’ı geçtiğini sananlara, Allah-u Teâlâ hesap günü: Siz iblis gibi, doğumdan ölüme bu kadar yalanı neye güvenerek söylediniz anlatında bilelim soruna muhatap olursak, helva yerine artık ne yanar? Varın siz tahmin edin..

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI