İnsanlar arasında yaşanmakta olan olayları hayvanlar arasında yaşanıyormuş gibi anlatmak sanatına, edebiyatta fabl denmektedir. Fabl’da İnsan dışı olan varlıklar arasında gerçek olmayan olaylar ele alınır. Bu durumla da soyut olan konular somut olaylara dönmektedir. Bizde bugün, bu yazımızda bazı kişilerin sınırlarını zorlama adına doğru bir sure-dua-zikir-sevap anlayışına katkı sunmak amacı ile surelerin yaşadığı bir şehir hayal ederek, sonrada onları kendilerine izafe edilen değerler/fazilet üzerinden konuşturmak istedik.
Bunu yaparken de amacımız komik bir senaryo yapıp da insanları güldürmek değil. Amacımız kuran-ı ve sureleri şu kadar okursan bu kadar sevap ya da şu kadar okursan şu olur, zihniyetinin/anlayışının yanlışlığını anlama/anlatma adına farklı bir yöntem denemektir. Gayret bizden takdir/fayda Allah’tan. Hikâyemiz, adı İslamistan olan ülkenin, herhangi bir şehrinde geçer. Tesbihlerin, zikirmatiklerin seslerinin birbirine karışarak geçirilen bir gecenin ardından, sureler yorgunluk kahvesini yudumlarken, konu konuyu açar söz, kimin daha faziletli olduğuna, kimin ne kadar okunduğunda, ne kadar sevap kazandırdığına ve nelere şifa/fayda olduğu konusuna gelir dayanır.
İster istemez ilk sözü besmele alır ve: Levh-i Mahfuz'a ilk yazılan, benim der. İlk olduğumdan dolayı en şerefli benim. Beni her gün 786 defa çeken ve 7 gün okuyan kimse istediğini elde eder. Yatmadan önce 21 defa okuyan şeytan, cin, hırsız, ani ölüm ve diğer birçok beladan korunur. Zalim üzerine 51 defa okunup yüzüne üflenirse şerrinden korunur.
İlk olma lafını duyan Fatiha hemen besmelenin sözünü keserek: Sen levh-i mahfuzla ilk olabilirsin ben ise kuranın ilk nazil olan tam suresiyim ve kuranın en başında ben varım. Ayrıca ben, ölümden başka her derde devâ olmanın yanında zehire bile şifayımdır. (Ramüz 321/11) Hele birde birisi beni vird ederek okumaya devam eylerse, Cenabı-Mevlâ o kimsenin dünya ve âhiret bütün maksudunu bahşeder ve o kimseyi bütün âfetlerden muhafaza eder. Doktorların ümit kestikleri herhangi bir hasta için yazılır ve suyu içilirse, Allah'u teâlâ'nın lûtfu ile şifâ (yâb) olur. Birde zamanın birinde bir millete Allah-ü Teâlâ azab göndermeyi hükmetti. Onların çocuklarından biri beni öğrenip okuyunca Allah-ü Teâlâ onların üzerinden kırk yıl azabı kaldırdı. (Beyzavi1/14)
Söz konusu kuran-ı kerim olunca sözü hemen ihlâs suresi aldı: Durun bakalım ne oluyor dedi. Biriniz ilk yazılan şey ya da ilk sure olabilirsiniz ama ben söz konusu kitabın üçte birine denkim. Siz bilmiyor musunuz? Müslümanların çoğu beni üç defa okuma ile hatim sevabı elde ediyorlar. Hanginizi üç defa okunmakla benim kadar birinin sevap almasına sebep oluyorsunuz diyince ortalığı bir anda buz kesti. Derin bir nefes alan ihlâs suresi akabinde ihlâs suresi beni 100 defa okuyan kâmil bir imana,10 defa okuyanın kimsenin ameline günah yazılmaz, 1000 defa okuyanın vücudu kabirde çürümez, on bin defa okuyan her muradına nail olur der.
Kimseden ses çıkmadığını gören ihlâs suresi son olarak: siz hadi bu kadar faziletlerimi bilmiyorsunuz da “Kim yatağında uyumak ister, sağ yanına yatar ve yüz defa beni okursa, kıyâmet günü Allah-u Teâlâ ona; "Ey kulum! Sağ yanın üzere Cennete gir" buyuracaktır.” Dediğini demi bilmiyorsunuz? Diyince ister istemez tüm sureler mahcubiyetten küçük dilini yutmuş bir vaziyette kala kaldıklar. Köşede gözlerden ırak bir vaziyette duvarda asılı duran kuran-ı kerim tam söze karışacakken, sokağın başından gelen telaşlı ayak sesleri ile irkildiler. Bugünlük yerimiz kalmadığı için gelenlerin kim olduğuna ve gelişen olaylara başka bir yazıda yer vereceğiz inşallah.