Öğrencilik yıllarımızda, ara sıra hocalarımın biriyle güncel olaylar hakkında dertleşirdik. Yine günlerden bir gün hocamın düşünceli olduğunu fark ettim. Yüzünde hüzünle karışık, sanki birazda kızgınlık olduğunu fark ettim. Hayırdır hocam bir şey mi oldu? dedim. Bu insanlara şaşıyorum dedi. Dünyaya ait herhangi bir konuda akıl almak için kapımı çalıyorlar, bende elimden geldiği kadar fikir veriyorum, yol gösteriyorum. Üstüne üstlük bak şöyle yapma, böyle yapma yoksa başına Allah korusun şu gelir bu gelir diye uyarıyorum. O kadar uyarmana rağmen, hala o yanlışı yapıyorlar. Daha sonrada hiç sıkılmadan utanmadan karşıma dikilip hocam sen haklıymışsın diyorlar. Biz bu uyarıları başlarına herhangi bir sıkıntı gelmesin diye yapıyoruz, onun için çabalıyoruz, onlar ise sanki hiç uyarılmamış ya da haberdar edilmemiş gibi, bile bile aynı yolda devam ediyorlar.
Ben hocamın bu halini, üzüntüsünü Buhari ve müslim hadis kitaplarında geçen peygamber efendimizin bir hadisi şerifini okuyunca daha iyi anladım. Ebu Saîd el-Hudrî’den aktarılan hadisi şerife göre, Allah’ın Resûlü şöyle buyuruyor: “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz(onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz). İnsanın giremeyeceği küçük bir keler (kertenkele) deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”(Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahabiler) sorduk: "Ya Resulallah! (İzlerini takip edeceğimiz bu topluluklar) Yahudiler ve Hıristiyanlar mı olacak?" O (sav) şöyle buyurdu : “Ya başka kimler olacaktı?”
Müslüman’ım diyen biz insanların dününe ve bugününe baktığımız zaman, her zamanki gibi Allahın elçisinin ne kadar haklı olduğunu görüyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kimliği taşıyan birçok kardeşimizin düşünce ve amellerine baktığımız zaman Yahudi ve Hıristiyan adetlerinin hayatlarında hâkim olduğunu görürüz. Herkes yaptığına göre demek ki doğrudur mantığından hareketle, maalesef düşünmeden sorgulamadan bir koyun misali, çevresi ve geleneklerinin yönlendirmesi neticesinde oluşturulan bir Müslümanlık yaşamaya başladık.
Oysa Allah-u Teâlâ Araf suresi 3. Ayetinde: “Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun! O’nun peşi sıra (onu bırakıp da) başka dostlara uymayın! Ne kadar da azınız (gerçeği) (Allahın uyarılarını ciddiye alıyor) hatırlıyorsunuz”. Gel gör ki inandığını söylediği Allahın (cc) ve onun elçisinin (sav) tüm bu uyarılarına rağmen, Müslüman’ım diyen biz insanların birçoğu nefislerinin doğrultusunda hayvani bir zevk ve lezzet peşinde koşmaya devam ediyoruz ve de görünen o ki, kıyamete kadarda koşmaya da devam edeceğiz.
Biz Müslümanlar kendi inanç ve geleneklerimize sırt dönüp Yahudi ve Hıristiyanlara ne kadar benzersek benzeyelim keklik yürüyüşünden öteye geçemeyeceğiz. Kekliğin yürüyüşüne şöyle bir hikâye uydurmuşlar: Keklik bir gün gördüğü kuşun yürüyüşünü çok beğenmiş ve onun gibi yürümek istemiş. Günlerce aylarca onun yürüyüşünü taklit etmeye çalışmış. Bir müddet sonra bunu başaramayacağını anlayınca, eski yürüyüşüne dönmek istemiş. Gel gör ki taklitçilik yaptığı süre zarfında kendi yürüyüş şeklini de unutmuş.
Biz Müslümanlar aynı keklik gibi, bir ayağımız islamda bir ayağımız ise diğer dinlerin inanç ve geleneklerinde. İçine bulunduğumuz bu garabet durumu düzeltmediğimiz zaman, başımıza gelecekleri Allah-u Teâlâ bakara suresi 120. Ayetinde şöyle anlatıyor: “Sana gelen bilgiden (Kuran ve sünnetten) sonra onların arzularına uyarsan, Allah’tan (gelecek azaba karşı) senin için herhangi bir dost ve yardımcı olmayacaktır”.
Yılbaşı mı dediniz? Allah resulü ve hocam çırpınıp dursun. Her yıl olduğu gibi bu yılda Keler deliğinde taliplisine çokça yer var!