Bugun...

NAMAZ- İNSAN-TOPLUM İLİŞKİSİ

 Tarih: 06-01-2025 10:35:00
Mehmet TÜRKER

İbadet kavramı, Kuran'da, sırf Allah'a boyun eğmek ye itaat etmek anlamında kullanılmıştır. Ancak burada üzerinde durulması gereken husus, sadece Allah'a yapılacak olan ibadetin ne ölçüde olması gerektiğidir. Başka bir ifadeyle, ne tür davranışların ibadet kapsamında değerlendirildiğidir.

Kuran'ın ibadet anlayışını özet ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyan ayet (Zariat/51) incelendiğinde, insan hayatında ibadet dışında tanımlanan bir alana yer bırakılmadığını, tespit etmek zor olmayacaktır. Zira ayette, amacı tek boyuta indirgeyecek bir tarzda sınırlayıcı ve bu sınırın dışında kalan alanları da dışlayıcı bir ifadeyle, insanların sırf ibadet etmek amacıyla yaratıldıkları ifade edilmektedir. Bu da, ibadet kapsamı dışındaki davranışlara olumlu bakılmadığının, başka bir ifadeyle niteliği ne olursa olsun bu tür davranışların amaçsız ve anlamsız, sonuç itibariyle de cezayı gerektirici fiiller olarak değerlendirildiğinin bir göstergesidir.

Bireyin yaşam tarzını ibadet kavramının kapsam alanı dışında temellendirmesi, maddi - dünyevi yönüne ağırlık vermesi, onun, yaratılış gayesinden kopmaya doğru hızla sapma kaydeden, her şeyin değer ölçüsünü maddede arayan, dünya hayatının adi, basit yönüyle sınırlı, duygudan yoksun, süfli bir varlık düzeyine alçalmasına neden olur. Böylece o, madde tarafından yönetilen, istismar edilen mahvedilen et ve kandan mamul bir robot haline gelme yolunda adım adım ilerler.

Anlaşılacağı üzere, hayatın bütününün ibadet kapsamında değerlendirilmesinin, yani ibadetle geçirilmesinin bir zorunluluk, bir gereklilik olduğu hususu ön plana çıkarılarak, özellikle vurgulanmaktadır. İşte tam da burada, ibadetin ne olduğu veya ne tür davranışları kapsadığı sorusu can alıcı bir şekilde kendini, hissettirmektedir.

 

İlgili ayetin anlaşılmasında anahtar konumda bulunan ibadeti, formel (şekli; ritüel) ibadetler ve formel olmayan ibadetler şeklinde ikiye ayırmak, konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Formel veya ritüel ibadetlerden kastettiğimiz, belirli zaman veya mekanda, belirli kurallar dahilinde yapılan; namaz, oruç, zekat, hac ve benzeri ibadetlerdir. Bu tür ibadetleri etki ve sonuç itibariyle sırf ahretle irtibatlandırıp, ahrette meydana gelecek kazanımlarla sınırlamak, doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Zira bu tür ibadetler incelendiğinde, sırf ahreti ilgilendiren ve bütün yönleriyle ahret hedefli hiçbir ibadetin olmadığını, bilakis, formel diye nitelendirdiğimiz tüm ibadetlerin insan hayatındaki yaşam tarzını belirleme konusunda bireysel ve toplumsal yönlerinin bulunduğunu açıkça görmek mümkündür.

Sözgelimi, Müslüman bireyin günlük hayatının bir parçası, dinin direği ve ibadetlerin sembolü olan namazı ele alalım. Namazın, bütün Müslümanların yerine getirmesi zorunlu olan bir ibadet olduğu Kuran'ın birçok yerinde belirtilir. İlk bakışta namazın ahretle ve insanın ruhi yönüyle ilgili bir eylem olduğu görülebilir. Ancak, Kuran namazı; "Şüphesiz namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. " (29/45) şeklinde tanımlayarak, namazın, insanı her türlü kötülükten ve insani olmayan davranışların tümünden alıkoyacağını/ alıkoyması gerektiği ısrarla vurgulanmaktadır.

O halde Müslüman fert namaz kılmakla birlikte, çizilen ilahi sınırları rahatlıkla aşabilmekteyse, namazın hakikatine ulaşamamış olmakta ve temel ibadetini, şekilsel kurallar yığını içerisinde icra edilen bir eyleme indirgemiş olmaktadır. Yüce Allah'ın namaz ibadetine yüklemiş olduğu fonksiyonun, yukarıda tasvir etmiş olduğumuz tipin davranışıyla örtüşmediği açıktır. İbn Abbas'ın (v.68/687), kendisini iyiliklere yöneltmeyen ve kötülüklerden alıkoymayan insanın kıldığı namazın, o kişiyi Allah 'tan daha fazla uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını belirten ifadesini de namazın bireysel ve toplumsal anlamda bireyin davranışlarını olumlu anlamda değiştirmesini ve düzenlemesini sağlayan bir ibadet olması gerektiğine yapılan önemli bir vurgu olarak değerlendirmek gerekmektedir.

 

*Bu makale Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tefsir Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Şehmuz Demir’in Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde yayımlanan İNSANLARI VE CİNLERİ ANCAK BANA iBADET ETSİNLER DİYE YARATTIM AYETİNİN ANLAM VE YORUMU ÜZERİNE adlı makalesinden alıntılanmıştır.

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI