Allah-u Teâlâ kuran- kerimde kendi kitabını şifa olarak tanıtıyor (İsra/82). Şifa derken bazı Müslümanların anladığı şekilde şu hastalığa bu hastalığa şifa demiyor. Onun şifası inançsızlık, dini yanlış anlama ve Allah’ı yanlış tanıma hastalığına yöneliktir. Lakin bazı hastalar/hastalıklar vardır ki tedavi ol(a)maz. Çünkü kişi tedavi olmaya hevesli değildir. Bunun için ne yaparsanız yapın hastalık iyileşmez iyileşmek de istemez. Bu iyileşmeyen hastalıklardan biriside kuran-ı kerim’i Allah-u Teâlâ’nın muradından başka anlamlarda anlama ve anlatma hastalığıdır. Bu hastalığın nüksettiği konulardan biriside Hz âdem ve iblis kıssasında geçer.
Hepimizin bildiği gibi Kuran-ı keriminin üçte biri kıssalardan oluşuyor ve Kuran-ı kerimle muhatap olan herhangi bir kişinin karşısına ilginçtir, ilk önce Hz âdem ve iblis kıssası çıkar. Bu kıssada tevhit, ulûhiyet, itaat, imtihan, ikinci bir şans, af ve mağfiret başta olmak üzere çok değişik konulara yer verilir. Bu kıssada değinilecek bu kadar konu varken nedense birçok kıssacı ya da vaaz hoca efendiler iblisin secde etmemesi üzerine yoğunlaşırlar. Mal bulmuş magrib misali konuyu namaza bağlarlar ve iblisin kovulmasının sebebinin secde etmemesi olduğu ballandıra ballandıra anlatırlar.
Oysa bu kıssacı ya da vaazcı arkadaşlar taklitçiliği bırakıp biraz kuran- kerim karıştırmış olsalar bu ayetin hiçbir şekilde secde ve namaz ile bir alakasının olmadığını görürlerdi. Çünkü aynı şekildeki secde konusunun Hz Yusuf kıssasında da karşımıza çıktığını görüyoruz. Yusuf suresi 4. ayette başlayan olayda Hz Yusuf bir rüya görür ve babasına (Diyanet işlerinin yeni mealinde) şöyle anlatır: “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun(secde ediyorlardı) eğiyorlardı” demişti. Olaylar olayları yıllar yılları kovalar sonunda Hz Yusuf Mısıra sultan olur ve yıllar sonra ailesiyle yüz yüze gelir. Tanışma faslından sonra Hz Yusuf ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı(secde) ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur.
Aynı yukarıdaki ayette olduğu gibi kıssada geçen secde emri namazdaki gibi secde emri değil. Bu emir Hz âdemin büyüklüğünü, üstünlüğünü kabul edin, yarattıklarımın en üstünü olduğunu kabul edin ya da padişahların huzuruna girerken-çıkarken yapılan eğilme gibi eğilin anlamında bir emirdir. Yazımıza konu olan ayet (Bakara/34) diyanet işlerinin yeni mealinde de aynı şekilde tercüme edildiğini görürüz: Hani meleklere, “Âdem için (secde edin) saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen (secde ettiler) saygı ile eğildiler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.
Yukarıda da değindiğimiz gibi ayette hiçbir şekilde namazdan ya da namaz secdesinden bahsetmez. Kıssada hiçbir şekilde namazdan ya da namaz secdesinden bahsedilmemesine rağmen, insanlar bu ayet vesilesi ile iblisle kıyaslanır. Güya insanları namaza sevk etme adına her namazla alakalı sohbette İblis bir kere Allaha secde etmediği için Allahın huzurundan kovuldu ve şeytan oldu denilmektedir. Yani insanların yüzüne karşı; namaz kılmayan ey ahali! Müslüman’ım diye boşuna sevinmeyin. Size cennet falan yok. Çünkü siz namaz kılmadığınız için şeytandan daha şeytansınız derler. Peşine de ben demiyorum haaaa, Kuran’da Allah diyor der işin içinde sıyrılırlar.
Neredeyse her hafta ya da her sohbette insanların yüzüne karşı, iblisi bir secde yapmadı (namaz kılmadı) diye ebedi cehenneme atacak kadar zalim bir Allah tasavvurunu insanlara anlat. Ondan sonrada bu insanların Allah’ı ve İslam’ı sevmelerini bekle. Bu kafayla ve bu anlatımla daha çoookk beklersiniz.