Kadınlar artık hayatın her alanında var. Hem evde hem işte çalışıyor, hem çocuklarını büyütüyor hem de aile bütçesine katkı sağlıyor.
Ancak bu yoğun emeğe rağmen, hâlâ hak ettikleri değeri tam anlamıyla görebildiklerini söylemek zor. Kadınlar sadece daha fazla çalışmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal baskılar, eşitsizlikler ve görünmeyen emek yüküyle de mücadele ediyor.
Eskiden kadının yeri daha çok ev olarak görülürdü. Ancak zaman değişti. Artık kadınlar iş dünyasında, siyasette, akademide, sanatta ve her sektörde kendine yer açıyor. Peki, bu ne anlama geliyor? Birçok kadın için çifte mesai demek!
Sabah işine gidiyor, saatlerce çalışıyor.
Eve dönüp yemek yapıyor, çocuklarla ilgileniyor.
Ev işleri, alışveriş, aile büyüklerine bakım gibi sorumluluklar da çoğunlukla kadının üstünde.
Erkekler işten gelince dinlenirken, kadınlar için mesai devam ediyor. Geleneksel rollerin değişmesi gerekirken, kadınlar hem dışarıda hem evde tam anlamıyla tükeniyor.
Kadınların iş gücüne katılım oranı ne yazık ki hâlâ erkeklerle eşit değil. Kadınlar ya çalışamıyor ya da düşük ücretli işlere yönlendiriliyor. Ayrıca iş yerlerinde yükselme konusunda da çeşitli engellerle karşılaşıyorlar.
Özellikle girişimcilik konusunda kadınlara daha fazla destek verilmesi gerekiyor. Kendi işini kurmak isteyen kadınlar için devlet teşvikleri artırılmalı, kredi ve fonlara erişimleri kolaylaştırılmalı. Çünkü ekonomik özgürlüğü olan kadın, toplumda daha güçlü bir birey olarak var olabilir.
Kadınlar yalnızca iş hayatında değil, sosyal hayatta da haklarını daha güçlü savunmalı. Seslerini yükseltmeli, mücadeleden vazgeçmemeli.
Eşit işe eşit ücret istemeli.
Şiddet ve tacize karşı daha etkin önlemler talep etmeli.
Kadın haklarına yönelik her adımda dayanışma içinde olmalı.
Unutmamak gerekir ki, kadın güçlenirse toplum da güçlenir. Kadınların sesini duyurması, sadece kendileri için değil, gelecek nesiller için de bir umut olacaktır. Artık kadınların yükünü hafifletmek ve onlara hak ettikleri değeri vermek hepimizin sorumluluğu.
