Ramazan ayı, paylaşmanın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın en yoğun yaşandığı zamanlardan biri olarak kabul edilir. Ancak son yıllarda bu manevi atmosferin yerini, gösterişli iftar sofraları ve lüks davetler almaya başladı. Otellerde, lüks restoranlarda ve özel mekanlarda verilen yüzlerce kişilik iftar yemekleri, Ramazan’ın özüne ne kadar uygun?
Bir yanda gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle iftar çadırlarına ve yardım paketlerine muhtaç hale gelen binlerce aile, diğer yanda kişi başı 2 bin liraya kadar çıkan iftar sofraları… Bu çelişki, Ramazan ayının paylaşma ruhuna zarar veriyor.
Bir otelde ya da lüks bir restoranda 300-500 kişilik iftar yemekleri düzenlemek yerine, aynı bütçeyle binlerce insana sıcak yemek ya da gıda kolisi ulaştırılabilir.
Kuru gıda desteğiyle bir ailenin bir aylık yiyecek ihtiyacı karşılanabilir. Ancak ne yazık ki bazı kesimler, Ramazan’ı bir yardım ve dayanışma fırsatı olarak görmek yerine, prestijli davetler organize etme dönemi olarak değerlendiriyor.
Bir iş insanının ya da bürokratın, büyük masalar etrafında kurulan gösterişli sofralarda oruç açması, gerçekten bir ibadet mi, yoksa bir statü göstergesi mi? Ramazan ayında lüks sofralarda oruç açarken, aynı şehirde binlerce insanın iftar için belediye çadırlarına gittiği unutuluyor mu?
Ramazan’da paylaşmanın en güzel örneklerinden biri, mütevazı sofralarda, ihtiyaç sahipleriyle bir araya gelerek oruç açmaktır. Gösterişsiz ama gerçek bir yardımlaşma duygusuyla hareket eden insanlar, bu ayın bereketini en güzel şekilde yaşarlar.
Eğer gerçekten hayır yapmak isteniyorsa; lüks iftar davetleri düzenlemek yerine, o bütçeyle ihtiyaç sahiplerine gıda kolileri hazırlanabilir.
Bir restoranda iftar yemeği yerine, onlarca aileye bir aylık gıda desteği sağlanabilir.
Gösterişli sofralar yerine, mahallelerde ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıtımı yapılabilir.
Bunun örnekleri var mı? Evet, bazı belediyeler ve sivil toplum kuruluşları, bu anlayışla hareket ederek lüks organizasyonlar yerine geniş kapsamlı yardım projeleri yürütüyor. Ancak bunların sayısı artırılmalı, Ramazan’ın ruhuna daha uygun yardımlaşma anlayışı benimsenmelidir.
Bu ayın en önemli mesajlarından biri, israfın değil infakın yani paylaşmanın önemidir. Lüks sofralarda, tabaklar dolup taşarken, bir yanda yoksullukla mücadele eden insanların varlığı unutulmamalıdır. Bir sofrada 500 kişi gösterişli yemekler yerken, aynı bütçeyle binlerce insanın karnını doyurmanın mümkün olduğu unutulmamalıdır.
Bu nedenle, Ramazan ayını gerçekten manevi bir arınma ve paylaşma ayı olarak yaşamak istiyorsak, gösterişli sofralar yerine gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı tercih etmeliyiz. Çünkü Ramazan sadece aç kalmak değil, aynı zamanda paylaşarak, yardımlaşarak ve israftan kaçınarak Allah’ın rızasını kazanmaktır.