Mübarek Ramazan ayı yaklaşıyor… Oruç, sabır, ibadet ve paylaşmanın ayı. Ancak bu yıl Ramazan, ne yazık ki birçok aile için manevi huzurun yanı sıra ekonomik kaygıları da beraberinde getiriyor. Artan gıda fiyatları, yüksek enflasyon ve geçim sıkıntısı, vatandaşın sofrasını kurmasını her geçen gün zorlaştırıyor.
Eskiden Ramazan, bolluk ve bereketle anılırdı. Mahalle fırınlarında pideler kuyruğa girilir, sofralar misafirlerle dolar taşardı. Ama artık pidenin fiyatı bile cep yakıyor. Geçen yıl 10-15 TL bandında olan pide fiyatlarının bu yıl daha da artması bekleniyor. Sadece pide mi? Mercimeğin, pirincin, hatta en temel gıda olan ekmeğin fiyatı bile birkaç ayda bir yükseliyor.
İftarın olmazsa olmazları arasında çorba, ana yemek, tatlı ve içecek bulunur. Ancak bu yıl, birçok evde iftar sofraları daha mütevazı olacak. Et fiyatları geçen yıl ile kıyaslandığında neredeyse iki katına çıktı. Tavuk bile dar gelirlinin lüksü haline geldi. Sebzeler ve bakliyatlar bile zam furyasından nasibini aldı.
Bir zamanlar Ramazan’da mahalle fırınlarında mis gibi kokan güllaçlar, şerbetli tatlılar konuşulurdu. Şimdi ise insanlar, "Bir kilo şeker kaç para oldu?" diye kara kara düşünüyor.
Peki, sahur? Eskiden sahurda kahvaltılık, yumurta, süt, peynir sofradan eksik olmazdı. Bugün ise bu temel gıdalar dahi dar gelirli için ulaşılması güç hale geldi. Vatandaş, "Sahurda sadece çay içsek yeter" noktasına geldi.
Böyle bir ortamda, Ramazan’ın gerçek anlamı olan dayanışma ve yardımlaşma daha da önem kazanıyor. Eskiden “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” anlayışı hâkimdi. Şimdi bu anlayışa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Belediyelerin düzenlediği iftar çadırları, hayırseverlerin dağıttığı gıda kolileri, esnafların Ramazan’a özel indirimleri, bu zor günlerde insanlara bir nebze olsun nefes aldırmalı. İhtiyacı olana el uzatmak, Ramazan’ın ruhunu yaşatmanın en güzel yolu.
Ancak burada en büyük görev devlete düşüyor. Artan gıda fiyatlarına karşı daha etkili adımlar atılmalı, dar gelirli vatandaşların iftar ve sahurda temel gıdalara ulaşımı kolaylaştırılmalı. Ramazan fırsatçılığı yaparak fiyatları fahiş şekilde artıranlara karşı ciddi denetimler uygulanmalı.
Ramazan, sadece aç kalmak değil, aynı zamanda empati kurmak, paylaşmak ve şükretmek demektir. Bir tabak çorbanın kıymetini bilmek, bir dilim ekmeğin değerini anlamak, elindekiyle yetinmek…
Bu Ramazan’da belki sofralar eskisi kadar zengin olmayacak ama gönüller zengin olsun. Bir iftariyelik fazla alıp ihtiyacı olan birine vermek, sahurda sıcak bir pideyi komşuyla paylaşmak, Ramazan’ın ruhunu yaşamak için küçük ama anlamlı adımlar olabilir.
Ekonomik sıkıntılar elbette ki var, ama paylaşmanın olduğu yerde bereket de olur. Ramazan’ın bereketi, sadece yemek sofralarımızda değil, kalplerimizde de çoğalsın.