Bugun...

Paralar Konuşunca Partiler Susuyor

 Tarih: 29-01-2025 12:08:00
Neşide BALLI

Siyaset, halkın refahı ve toplumun geleceği için yapılan bir hizmet mi, yoksa güç ve çıkar odaklı bir yarış mı? Bu soruya net bir cevap vermek, özellikle günümüzde giderek zorlaşıyor. Çünkü hangi partiye mensup olursa olsun, işin içine para girdiğinde siyasi etik, ideoloji ve vaatler bir kenara bırakılıyor.

Siyasi partiler, her biri farklı değerleri savunduklarını iddia eder. Kimisi özgürlüklerden, kimisi eşitlikten, kimisi ise adaletten yana olduğunu söyler. Ancak, bu söylemler ne yazık ki genellikle teoride kalıyor. İşin pratiğine, yani para ve rant ilişkilerine geldiğimizde, aynı partiler arasında neredeyse hiçbir farkın olmadığını görüyoruz.

Hangi belediyede hangi partinin olduğu fark etmiyor; ihaleler, imar izinleri, kamu kaynaklarının dağıtımı söz konusu olduğunda adalet, şeffaflık ve halk yararı çoğu zaman göz ardı ediliyor. Dün “yolsuzluk” diye eleştirdiğini bugün “zorunluluk” olarak savunan siyasilerle dolu bir ortamdayız. Muhalefet veya iktidar; partilerin, büyük sermaye gruplarına ve çıkar çevrelerine boyun eğdiği durumlar artık hepimizin malumu.

En ironik olanı ise bu çarkın, halkın gözünün önünde dönmesi. Siyasi arenada birbirlerine ağır eleştiriler yağdıran, neredeyse kavga eder gibi görünen isimler, iş para konularına gelince birden uzlaşıveriyor. İhale paylaşımı, rant düzenlemeleri veya “faydalı çıkar birliktelikleri” bir anda tüm farklılıkları ortadan kaldırıyor. Halkın çıkarlarını savunması gereken siyasiler, kendi çıkarlarının peşine düşüyor.

Peki, neden böyle oluyor? Bunun temel nedeni, siyasetin giderek sermayeye bağımlı hale gelmesi. Parti finansmanları, seçim kampanyaları, medya desteği gibi unsurlar için büyük paralar gerekiyor. Bu da siyaseti, sermaye sahiplerinin güdümüne sokuyor. Kimse, kendisine destek veren büyük güçlerin karşısında duramıyor.

Ancak burada asıl mesele, sistemin bu şekilde işlemesine göz yummamız. Çoğu zaman, bu ilişkileri eleştirsek de "zaten böyle" diyerek kanıksıyoruz. Oysa siyasetten beklenen, halkın çıkarlarını her şeyin üzerinde tutmasıdır. Partiler, sadece isim ya da sloganlarla değil, gerçek uygulamalarıyla birbirlerinden farklılaşmalı.

Bu kısır döngüyü kırmanın yolu, daha fazla şeffaflık, daha sıkı denetim ve halkın siyasetten hesap sorabilir hale gelmesinden geçiyor. Siyasetçiler, topluma hizmet etmek için o koltuklarda olduklarını hatırlamalı. Eğer paranın siyasetin tek belirleyeni olduğu bir düzeni kabul edersek, yarın kimin iktidarda olduğunun hiçbir önemi kalmayacak. Çünkü aynı hikâyeyi, farklı isimlerle izlemeye devam edeceğiz.

Sonuç olarak, siyasetin ranta ve paraya teslim olduğu bir düzen ne halkı ne de demokrasiyi ileri taşır. Bu düzeni değiştirmek ise sadece siyasilerin değil, tüm toplumun sorumluluğunda. Çünkü sessiz kaldığımız her gün, bu çarpık düzenin bir parçası haline geliyoruz. Şimdi durup sormalıyız: Biz gerçekten ne istiyoruz? Halk için siyaset yapan liderler mi, yoksa paranın hizmetkârı olan siyasiler mi?

  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
YUKARI